1888 yılında bir gece geç saatlerde Amerikalı gazeteci John Lauder, yarın patronuna teslim etmesi gereken kendi makalesini tasarlamak için elinde bir kalem tutuyordu. John mektubunu yazarken kalemin keskin ucu müsvedde kağıdını çizdi. John yeniden yazmak zorunda kaldı. Tekrar yazdığında kalemin suyu bitti ve John mürekkebi yeniden doldurmak zorunda kaldı. Tekrar yazarken birdenbire yine bir şey oldu. Kalemin su çıkışı çok fazla olduğundan, müsvedde kâğıdında geniş bir alan kalıyordu.
Birbiri ardına yaşanan bu kazalardan sonra John'un yazma hevesi tamamen söndü. John ağır kalemini attı ve yatmaya hazırlandı. John, yataktayken, eğer dolmakalem sorununun üstesinden gelecek bir kalem icat edebilirse, kendisi gibi sık sık yazmaya ihtiyaç duyan insanlar için bu büyük bir iyilik olmaz mıydı diye düşündü! John bütün gece çok düşündü ama hâlâ iyi bir çözüm bulamadı.
Daha sonra John Lauder sıradan kalemlerin kullanamadığı pürüzlü yüzeylere (ahşap, kalın ambalaj kağıdı gibi) yazı yazabilen bir alet yapmaya çalıştı. Bir gün John Lauder yemek masasının üzerinde pipetler ve onu ne zaman koyacağını bilen küçük bir metal top gördü. John'un bir fikri vardı. Böylece John Lauder, mevcut tükenmez kalemin prototipi olan mevcut tükenmez kaleme benzer bir kalem icat etme işine girişti.
Bu kalemin yapısı, tüpün bir ucunun serbestçe dönebilen küçük bir metal topla donatılması ve daha sonra baskı için kullanılan mürekkebin tüpün içine enjekte edilmesi şeklindedir. Yazarken, küçük metal top da kağıt üzerinde hareket edecek ve tüpteki yapışkan mürekkep, top ile tüp arasındaki boşluktan yavaş yavaş sızarak kağıt üzerinde mürekkep izleri bırakacaktır.